15 Temmuz ihanetinin üzerinden bir yıl geçti. Darbe girişimi olarak dillendirilse de perde arkasına bakıldığında bu kalkışmanın bir ‘işgal projesi’ olduğu net. Anadolu topraklarını içimizdeki ihanet şebekeleri üzerinden ele geçirmeye çalışanlara fırsat vermedi bu millet. Aynı anlayışla ihanetin ekonomik zararlarını azaltmak için de çalıştık. Ancak yedi düvele karşı direnerek savuşturduğumuz ihanetin bir maliyeti ve ekonomiye faturası var.
Hain kalkışmanın öncesine bir göz atalım. 2016’nın ilk yarısında Türkiye yüzde 4,5 büyüdü.
Borsa adeta ralli yaparak 83 bine dayanmıştı. İşgal girişiminin ardından 11 bin puan gerileyerek 71 bine kadar düşen Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin piyasa değeri 1 haftada 78 milyar lira eridi.
Benzer bir tablo dolar ve faiz hanesinde de görüldü. FETÖ şebekesinin ağababalarıyla birlikte Türkiye’yi işgal etmeye kalkıştığı 15 Temmuz günü Dolar/TL dengesi 2,89 civarındaydı. Sonrasında dengenin nerelere geldiğini hep birlikte gördük. 3,94’e kadar tırmanın doların yükselişini de aynı milli hassasiyet ve dayanışmayla frenledik. Belki bir yıl önceki seviyeye indiremedik ama 4 lira olmasına müsaade etmediğimizin de altını çizelim.
Türkiye’yi işgal etmek isteyenlerin elinde şüphesiz ki sadece tank, top, uçak ve helikopter yoktu. İşgallerin en önemli boyutu belki de nihai hedefi ekonomik olanıdır. On yıllarca Türkiye’nin kaynaklarını faizle sömürenlerin amacını tam da burada iyi anlamak lazım. 90’lı yıllarda merkezi hükümet bütçesinin yüzde 100’ünü faizle aşıran sistemi unutmadık.
Gezi olayları öncesinde faizler yüzde 4,6’ye indiğinde nasıl çılgına döndüklerini gördük. Geçen yıl bu günlerde karşı karşıya kaldığımız ihanetin en önemli amaçlarından birinin de yüzde 8,4’e kadar gerilemiş faiz oranlarını zıplatmak olduğunu da biliyoruz. Yüzde 11-12 bandında hareket eden faiz oranlarının ülkeme maliyeti büyük. Özet formülü şöyle: Bir puanlık faiz artışının Türkiye ekonomisine yıllık maliyeti 5 milyar dolar.
Anadolu insanının emeğini çalanlar, boğazın sırtlarında purolarını yakıp kadehlerini tokuştururken kurdukları menfaat çarklarının duracağını anladıklarında fitne ateşini yakmakta gecikmiyorlar. Yaşımın el verdiği kadar geriye dönüp baktığımda bunun iki kere iki dört eder derecesinde değişmeyen bir işgalci taktiği olduğunu anlamakta zorlanmıyorum.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Temmuz 2017 sayısında…