Kıble Cezayir sınırına yakın olan Kassarin şehrinin merkezindeki caminin güneydoğu yönündeydi. Namaz kılan birkaç kişi vardı. Öğle namazı bitmişti. Daha fazla ibadet etmek için camide kalan birkaç kişi, bir Batılının, yani “rahatsız edici” bir gazetecinin varlığını bile fark etmemişti. Orada kaldığım süre boyunca her şey tüm gün boyu sükût içindeydi. Birkaç gün önce yayınlanan bir BBC haberi, İngiliz yayın şirketinden bir grup gazetecinin kendilerini tehlikede hissettikleri için bu caminin çevresinden uzaklaşmak zorunda kaldıklarını yazıyordu. Olay Tunus’ta 2013 ilkbaharının sonlarında gerçekleşti. Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya’da kaldığım uzun süre boyunca, her ay uluslararası ana akım medyanın yansıttığı resmi anlatımın hatalarla dolu olduğunu fark ediyordum. Kısa bir süre sonra, bu hatalar yalan haberlere ve ardından filtrelenmiş bir anlatı ve çerçeveye dönüşüyordu. Kasti olan bu durum diğer birkaç yalan haber arasına karıştırılınca gazetecilik ve bağımsız bilgi hakkındaki bütün hikâyeyi yeniden düşünmeye başladım.
Tarih bize kalemşörlerin ve kamuoyu manipülatörlerinin (özellikle siyasal bir parti adına medyanın olayları olumlu bir şekilde yorumlaması için çalışan ve tipik olarak belirli çıkarlara uygun hale getirmek için haberler üzerinden gerçek uyduran iletişim stratejistlerinin) 20. yüzyılın başlarından beri bulunduğunu söylüyor. Bunlardan biri Nazi Enformasyon Bakanı Joseph Goebbels’e bile ilham veren, Sigmund Freud’un yeğeni Edward Bernays idi. Bernays enformasyon ortamı üzerinde kalıcı bir iz bırakan bir halkla ilişkiler ve propaganda ustasıydı.
Devamı Derin Ekonomi Eylül 2018 sayısında…