Korona virüs krizinin yeni bir evresinde olduğumuz bu dönemde verilerle ve gerçeklikle ilgisi olmayan bir karantina durumu ile karşı karşıyayız. İçinde bulunduğumuz durum, pandemiden ziyade medyanın başını çektiği, yalan ve sahte haber salgını olarak nitelendirilen infodemidir. Semptom geliştirmeyen büyük çoğunluğu da dahil etmek suretiyle oluşturulan bu durum, virüs korkusunu canlı tutmayı ve halkın isyan etmeden kişisel özgürlüklere getirilen kısıtlamaları ve fakirleşmeyi kabul etmesi için algısını yanlış yönlendirmeyi amaçlıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bile son istatistiki verilere göre korona virüs kaynaklı ölüm oranının mevsimsel grip kaynaklı ölüm oranına yakın olduğunu itiraf etmişken, neden virüse dair bir bilgi terörü yaşıyoruz? Açıkçası, Covid-19 krizi artık küresel ekonominin otoriter yollarla yeniden düzenlenmesi için bir araç olarak kullanılıyor. Uzun zaman önce finansal güçler eski demokrasinin teamüllerinin artık turbo-küreselleşme ile başa çıkmaya uygun olmadığına karar verdiler. Daha sonra, sistem 1998’de, 9 Eylül saldırılarından sonra ve 2008’de işlemez ve yeniden düzenlenemez hale geldi. Şimdi koronavirüs krizi, finansal elitlere hayatta kalabilmek için, geleceği fazla önemsemeden, halkları, ülkeleri ve uluslararası kurumları dünya satranç tahtasında piyon olarak kullanarak sistemi reforme etme şansı veriyor. Bu üç asır önce İngiltere’de borca dayalı bir parayla kurulan finans sistemini ayakta tutmanın bir yoludur. 19’uncu yüzyılın sonundan bu yana, bu çıkarlar, yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’ndan pek çok Avrupa ülkesine ve hemen hemen tüm sömürge ülkelerine kadar borç kontrol sistemine giren her ülkede devlet elitleri oluşturdu. Bazen milliyetçilik – aşırıya kaçan ve demokratik olmayan versiyonunda bile – borç zincirlerinden kurtulmaya çalıştığı için hemen “kötüler listesine” alındı. Kısacası bu, düzenli olarak ekonomik çöküşler yaratmaya programlanmış bir finans mekanizmasıdır.
Devamı Kasım 2020 sayısında …