Gelişmekte olan uluslar için içeriye dönük yatırım çekmek her zaman zor olmuştur. Çünkü gelişmekte olan ülkelerdeki yatırım ihtiyacı var olan yatırımlardan çok daha fazla. O yüzden hükümetler Doğrudan Yabancı Yatırım (FDI) çekmeye hayli heveslidir. Fakat bu heves içe dönük ‘yatırım’ın şekli borç olduğunda söner. Aradaki fark risk görünümüdür. Doğrudan yabancı yatırımda yatırımcı projelerin hepsinde operasyonel ve ticari risklerin tümünü üstlenir. Tüm bu riskleri üstlenmesinin ve girişimciliğinin karşılığında ise yabancı yatırımcı o iş var olduğu sürece potansiyel tüm kârları toplama hakkına sahiptir. Risklerin bazılarını minimize etmek için yabancı yatırımcılar mülkiyeti yerel hükümetle veya yerel bir ortakla paylaşabilir. Bunun sonucunda da hem risk hem de kâr paylaşılır. Bir proje borçla finanse edildiğinde yabancı yatırımcı temel proje/iş risklerini üstlenmeden sadece borç verir. Borç alan hükümet veya yerel işletme tüm riskleri üstlenir. Borç finansmanında olduğu gibi iş riskleri borçluya aktarılır. Tüm iş risklerini üzerinden atmış olan kreditör yatırımcı aldığı kredi risklerine bağlı olan bir faiz oranı uygulama yetkisine sahiptir. FDI yatırımcıları gelecekte oluşacak faaliyet kârlarında hak iddia edebiliyorken, borç veren kreditörler maddi mülkiyet üzerinden belirli sabit bir meblağ üzerinde hak sahibidir, alacağı şirketin üretkenliğine göre değişken olmak zorunda değildir. Alıcı ülke için içe dönük yatırımın FDI veya borç finansmanıyla olması çok büyük fark yaratıyor. FDI bir sermaye girişinin tüm istikrarı ve faydalarına sahipken borç finansmanı hem yüksek kaldıraç hem de ekonomik kırılganlığa neden oluyor. Borçla finanse edilmiş bir proje başarısız olduğunda yükümlülüklerin nasıl dağıtılacağı konusunda ihtilaf yaşanıyor. Kreditör yatırımcı proje/iş risklerinden hiçbirini üstlenmediği halde kalan varlıklar üzerinde hak iddia edebiliyor. Bu her seferinde alıcı ulus ve vatandaşları açısından tatminsizlik yaratan bir durum. Yabancı kreditöre devredilen varlıklar devlete ait varlıklarsa tatminsizlik daha da yüksek oluyor.
Devamı Derin Ekonomi Ağustos 2017 sayısında …