ABD’nin yeni lideri ‘Yeniden Büyük Amerika’ rüyasına dalarak, ülkesini dünya sahnesinden geri çekiyor. İkili anlaşmaları iptal ederek, ekonomik otokrasiyi seçen ABD yönetimi, böylece dünyanın iki numaralı gücü Çin’in doldurabileceği kıymetli bir boşluk yaratıyor. Çin, adeta bundan daha iyisini isteyemezdi. Geçen 10 yılda yarattığı ticaret fazlası sayesinde küresel bir yardım atağına kalktı, Çin. ABD merkezli Think Tank kuruluşu Rand tarafından 2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Çin Afrika’ya 330 milyar dolar, Latin Amerika’ya 300 milyar dolar, Doğu Asya’ya 200 milyar dolar, Ortadoğu’ya 165 milyar dolar, Güney Asya’ya 160 milyar dolar ve Orta Asya’ya ise 70 milyar dolar yardımda bulundu. Bütün bu küresel çaplı dağıtılan yardımlar son 15 yılda 1.2 trilyon dolara ulaştı. İran, Pakistan, Venezuela ve Nijerya bu yardımlardan en az 100 milyar dolar alarak en çok yararlanan ülkeler oldular. Bu tür çek diplomasisinin hem destekçileri, hem de eleştirenleri var. Bu yardımları alan ülke rejimleri müteşekkir ancak bunların az tepki çektiğini söylemek de mümkün değil. Böylesi bağış ve rekabet ortamında, Çin bu tür maddi yardımların alan ülkelerdeki kitlelere elle tutulur yardımı dokunmasının yarattığı moral etkisinin faydasını görüyor. Ancak bu etkinin kısa vadeli olmaması için ise diktatör ve yolsuzluğa bulaşmış rejimleri desteklememesi gerekiyor. ABD’nin dünyanın birçok ülkesine yaptığı hibe ve yardımların genelde kuşkuyla ve gizli amaçlar taşıdığı şeklinde değerlendirilmesinin sebebi, hep kısa vadeli ve temel olarak kendi çıkarlarını gözeten bir dış politika ve yardım politikasına dayanmasıdır. Diktatörleri desteklemek ve yolsuzluk rejimlerine güç vermek belki hızlı bir geri dönüş sağlayabilir ancak tarihin mütemadiyen gösterdiği gibi, uzun vadeli olmayacaktır. Popüler olmayan rejimler devrildikçe, onlara destek verenlerin etkisi de onlarla birlikte sona erer.
Devamı Derin Ekonomi Mart 2017 sayısında