Dünya düzeninin özellikle bölgemizdeki değişen doğası, uzun zamandır günlük olarak maruz kaldığımız yüksek stres nedeniyle düzgün çalışabilme yeteneğimizi zayıflatıyor. Dokuz yılı aşkın bir süredir Türkiye’de yaşayan bir Yunan vatandaşı olarak, bir yandan on yıldır süren yıkıcı ekonomik, sosyal ve siyasi krizinden kurtulmaya çalışan Yunanistan’daki gelişmeleri dikkatli bir şekilde takip ederken, bir yandan da işimin zorunluluklarıyla başa çıkmaya çalışıyorum. Aynı zamanda, Türkiye’de yaşamak ve çalışmak da stressiz bir tecrübe değil. Zira, burada bulunduğum dönemde kendi içinde sürekli bir siyasi, ekonomik ve sosyal dönüşüm sürecinden geçen ülke, aynı zamanda kendi sınırlarını aşan istikrar bozmaya yönelik gelişmelerle de ilgileniyor.
Dünyanın durumunun yarattığı sıkıntı bir yana, şehirler ve kentsel yerleşimler hızlı bir şekilde büyümeye devam ederken, bu büyümenin zorlukları ve hızıyla baş edemiyorlar. Kırsal kesimden kentlere göç, mülteciler ve diğer yerinden edilmişlerin sayısının gittikçe artması ve kitle turizmindeki büyük artış özellikle İstanbul gibi ekonomik ve entelektüel hayatın ve kültür mirasının kalesi olan büyük şehirleri
uzun vadede sürdürülemez hale getirdi. İklim değişikliği ve sonuçları, felaketin tehlikelerinden haberdar olmanın artık yeterli olmadığını gösterdiği ölçüde daha sık ve daha yoğun bir şekilde hissedilir hale geldi.
Yunanistan Turizm İşletmeleri Birliği’nin yaptığı bir çalışma, 2018’de 11 milyondan az nüfusu olan Yunanistan’ın 33 milyon turisti ağırladığını ve bu turistlerin ülkede kaldıkları sürede kişi başına ortalama 520 avro harcadığını ve her birinin arkasında ortalama 2 kilogram atık bıraktığını ortaya koydu. Bu durum, zorunlu geri dönüşüm yasalarında başarılı olamadığı ve uygun bir atık yönetimi politikası uygulamadığı gerekçesiyle AB tarafından para cezasına çarptırılan bir ülkede, yürürlükte olan turizm sektörü modelinin uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliği hakkında ciddi sorular ortaya çıkarmaktadır. Öte yandan İstanbul’un günlük 9 bin ton çöp ürettiği tahmin edilmekte ve atıkların tasfiyesi tüm ülkeye yayılan büyük bir çevre sorunu teşkil etmektedir. Nitekim, ülkeyi çevreleyen denizlere tonlarca plastik atılırken, atık sahalarında özellikle geri dönüştürülebilen türdeki atıkların miktarında da büyük bir artış olmuştur. Bu gerçek özellikle popüler turist beldeleri ve yörelerinin tatilcilere olduğu kadar atıklarla da dolup taştığı tatil sezonunda daha net görülebilir. Yakın çevremizi yönetmenin zorluklarıyla baş etmek imkânsız değildir. Zira iyi atık yönetimi süreçleri ve en iyi uygulamalara yönelik teknolojiler Avrupa’da birçok ülkede başarıyla uygulanmaktadır. Örneğin Almanya, uygun eğitim ve bilinçlendirme adımları ve düzenlemeleri ve atık yönetimi teknolojilerinin etkin kullanımıyla Avrupa’nın geri dönüşüm şampiyonu oldu.
Devamı Z Raporu Kasım 2019 sayısında …