ABD Başkanı Trump’ın ilginç twitlerden geçen ay attığı bir tanesi ABD’nin NATO müttefiği olan Türkiye’ye ekonomik savaş açmakla tehdit ediyordu. Trump twitinde: DEAŞ’ın bölgedeki halifeliğinden kalan küçük birlikleri vururken Suriye’den geç kalan geri çekilmemizi başlatacağız. Gerekirse tekrar vuracağız. Türkiye Kürtleri vurursa Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğiz. 20 millik bir güvenli bölge oluşturacağız…” diyordu.
Twit, Trump’ın, Kürtlerin temsilcisi’ olarak Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürt yerine ‘terör örgütü PKK’yı gördüğünü bir kez daha gösterirken, asıl soru bahsettiği ekonomik savaşın nasıl, hangi araçlarla açılacağı idi. Bir NATO üyesi diğer bir NATO üyesine, bir terör örgütüne destek olmak için ekonomik savaş açmakla tehdit ediyordu.
Bir gün sonra gelen twitinde, Trump, 180 derece dönerek ve tehdidi de silerek, yeniden ‘işbirliğinden’ bahsetti. Ama ilk twit üzerinde Türkiye (ve diğer NATO üyelerinin) düşünmesi gerekli: Trump, canı tekrar istediği zaman Türkiye’ye nasıl bir ‘ekonomik savaş açabilir’? Klasik araç olan ambargolar mı? Yoksa bu yıl içinde nereden geldiği anlaşılamayan, Türk lirası üzerinden kullanılan ‘finansal terör’ araçlarıyla mı? Yani, Trump’ın bahsettiği ekonomik savaş gizli mi yoksa açık araçlarla mı yapılacak(tı)?
Bu sorulara cevap arayışını Türkiye Milli Güvenlik Kurulu’na taşımalı ve gerekli önlemleri şimdiden almalı. Siber savaş gibi ekonomik savaş da askerler ve fiziki silahlarla yapılmıyor. Bugünün ‘yumuşak savaşları’, elektronik, finansal, medyatik araçlarla yapılıyor. Türkiye’nin standart güvenlik stratejileri ve belgeleri bu yeni gerçekler ışığında gözden geçirilmeli.
Uzun dönemli ekonomik savaş tehdidine cevap verebilmek için uzun dönemli ve köktenci stratejiler gerekir. Bunların bazılarını bu köşeye taşıyalım.
Ekonomik savaşa direniş stratejisinin başında, hem sivil hem de savunma alanlarında ithal bağımlılığının zona erdirilmesi gelir. Bu kritik alanlarda yerli teknolojilerin ve sınai üretim kapasitesinin ve yeteneklerinin geliştirilmesi manasına gelir. Kıbrıs savaşından sonra, 1970’li yıllarda, Erbakan döneminde Aselsan, Tusaş, Testaş (Türkiye Elektronik Sanayi AŞ) gibi şirketlerin kurulması benzer bir tehditten kaynaklanmıştı. Maalesef, bu şirketlerin çoğu Türkiye’de politik rekabete ve istikrarsızlığa kurban gitti. Tusaş 1980’lerde başarılı olurken Testaş daha şimdilerde canladırılmaya çalışılıyor.
Devamı Derin Ekonomi Şubat 2019 sayısında…