Kurtuluş mücadelesini anmak için her ülke senenin belli günlerinde kutlamalar yapmaktadır. Bu çerçevede malum bizim de milli kutlama günlerimiz var. Ancak kurtuluş ile bağımsızlık farklı gerekleri barındırmaktadır.
Kurtuluş Savaşı ile yabancı askerlerin ülkemizden defedilerek Cumhuriyetimizin kuruluşu kurtuluşumuzu sağlamıştır. Ancak ilk işi İzmir İktisat Kongresini toplamak olan Gazi Mustafa Kemal bağımsızlık için gereğin ekonomi olduğunu daha o günlerde anlamış ve üretime ağırlık vermek üzere girişimlere başlamıştır. Her ne kadar Kurtuluş Savaşının akabinde kurulan yeni cumhuriyetimizle iftihar etsek de bağımsızlığımızı tam manasıyla kazanmak mümkün olmamıştır. Esasen dünyadaki pek çok ülkede durum aynıdır. 20 yüzyılda hâkim aklın imparatorlukları bölüp çok daha küçük ulus devletler yaratma isteği ile temelde ırklara dayalı olduğu farz edilen çok bölünmüş devletler dünya sahnesinde yer almıştır. Bu devletlerin yönetimi ise İkinci Dünya Savaşı akabinde kurulan Birleşmiş Milletler, IMF, Dünya Bankası gibi adına aşina olduğumuz kurumlar ile gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu arada sözde “altın” karşılığı olarak taahhüt edilen ve petrol ile yaygınlığı arttırılan Amerikan doları devletlerin genel kabulü ile rezerv yani kazandıklarını saklama biçimi olarak kabul ettirilmiştir. Sözde bağımsız ulus devletler karşılıksız para basma hakimiyetine ve sınırsız satın alım gücüne sahip Batı devletleri ile sözüm ona “adil ticaret” “yapma imkânı elde etmişlerdir.
Devamı Z Raporu Eylül 2020 sayısında…