Birkaç yıl önce bu dergide demokrasi ve kapitalizm konusunda yazmıştım. O zamanlar siyasetten ekonomiye, kitlesel göçten toplumsal çözülmeye, dinden insanların kimliğine uzanan geniş bir cephede bir savaş vardı. Bugün ise finans lordları tam bir zafere ulaşmaktan bir adım uzakta. Peki, bu nasıl oldu? Ve geleceğimiz için planladıkları distopyadan kurtulma şansımız var mı? Belki de bu aptalca küresel projeye meydan okuyabilecek, geleneksel değerlerimizin son kalesi ve sığınabileceğimiz son bir liman vardır: İslam. Kılık değiştirmiş kötü karakterlerin, yani finansal güçlerin hamlelerini daha iyi anlamak için nasıl doğduklarını ve zayıf noktalarının neler olduğunu anlamamız gerekiyor.
İtalya’da Rönesans çağında ortaya çıkan bankalar Avrupa’daki krallara, lordlara ve din adamlarına borç vererek güçlerini ortaya koymaya başladı. Daha sonra, Kral V. Karl döneminde vergi toplama sistemlerini yönetmeye başlayan bankacılar savaşlarda savaşan tüm tarafları destekleyerek, orduları ve savaşları finanse etmenin nasıl kazançlı bir iş olabileceğini keşfettiler. Sonra bir dönüm noktası olan Fransız Devrimi gerçekleşti. Toplumsal kargaşaların konjonktürel ve kaçınılmaz olduğunu anlayan finans lordları tam da bu nedenle söz konusu süreçleri pasif bir şekilde atlatmaktansa, reji odasında durarak durumu yönetmeyi ve sonraki aşamada ortaya çıkacak hasarları gidermeyi tercih ettiler.
Mağdur olmaktansa manipülatör olmanın daha iyi olduğunu düşündüler. Bu nedenle, Avrupa’daki tüm eski rejimleri korkutan bu aptalca şiddet çağında, finans şirketleri, medya ve seçkin burjuvazinin oluşturduğu ana bir hücre doğdu. Yüzyıllar boyunca, bu ittifak yeni ortaklarla ve farklı roller üstlenerek sürekli olarak güncellenmiş olsa da, temel çerçevesi devam etti ve perde arkasında devletleri yönetme prosedürü hep aynı kaldı.
Devamı Z Raporu Ağustos 2021 sayısında…