İslami bankacılık aradan geçen 30 yılın ardından giderek geleneksel bankacılığa benziyor. Her ne kadar tüm kuralları Arapça olsa da, esas olarak ürün ve süreçleri pek de farklı değil. İslami bankacılık Malezya gibi öncüleri de olmak üzere bir tür replika moduna girmiş durumda. Geleneksel bankacılığın ürün ve süreçleri taklit ediliyor. Bu taklit zihniyeti İslami bankacı- lığın başlangıç aşamalarında kök salarken mantıklı görünebilirdi. Ancak bugün İslami bankaların bilançoları kredilere dayalı geleneksel bankalardan pek de farklı değildir. Hem Murabaha, İcara, BBA gibi borç enstrümanlarına aşırı yüklenme hem de varlık tarafı bunun ispatıdır. Malezya gibi ülkelerdeki İslami bankaların varlıklarının yüzde 80-90’larının bu tür sabit-faizli kontratlardan oluşması hiç de sıra dışı bir durum değildir. İşin daha da kötü yanı, İslami bankacılık varlıkları asıl olarak uzun vadeli ev mortgage’ları ve araç finansmanından oluşmaktadır. Pasif taraf ise kısa vadeli mevduatlardan oluşmakta ve İslami bankaların vade uyumsuzlukları ise geleneksel bankalara oranla daha büyüktür. Daha önce yapılan araştırmalar da bu uyumsuzluğu teyit etmektedir.
Bu vade farkları, İslami bankaların bilançolarının faiz artışlarına geleneksel bankalara oranla daha duyarlı olduğunu ortaya koymaktadır. İronik şekilde İslami bankaların aslında faizsiz bir ortamda faaliyet göstermeleri gerekmektedir. Son yıllarda küresel faiz oranları düşüyor. Hatta bugün tarihi olarak en düşük seviyelerinde ve piyasa işaretler ise bir yükselmeye delalet ediyor. Eğer enflasyonist baskılar altında faiz oranları hızlıca yükselirse, vade uyumsuzluğu içindeki İslami bankalar ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Aktifler ile pasiflerin arasındaki vade farkı nedeniyle aktiflerin değeri pasiflerden daha hızlı şekilde düşmektedir. Bunun sonucunda ise bankanın öz sermayesi sıkıntıya girmektedir.
Devamı Derin Ekonomi Nisan 2017 sayısında