Kalkınma ekonomistleri ekonomiyi reel ve finansal sektörler olmak üzere genel olarak iki alana ayırır. Reel sektör, üretim kapasitesinin toplamını oluşturup, malların ve hizmetlerin üretimiyle ilgilenirken, finans sektörü, reel sektöre fon sağlamakla yükümlüdür. Nasıl ki bir bilgisayarın donanım ve yazılımının en ideal performansa ulaşmak için birlikte uyum içinde çalışması gerekiyorsa, makro ekonominin iki sektörü de böyledir. Bunlardan birinin gelişimi engellendiğinde veya geciktiğinde ekonomik büyüme de sekteye uğrar. Bu anlamda, finans sektörünün bileşimi de önemlidir. Bir ülkenin finans sektörünün bankacılık sistemi ve sermaye piyasaları olmak üzere iki geniş bileşeni vardır. Bankacılık sistemi tipik olarak sadece borç finansmanından oluşan tek türlü finansman sağlarken, sermaye piyasaları tahvil, sermaye, türev ve para piyasaları yoluyla daha fazla çeşitlilik sunmaktadır. Sermaye piyasaları finansmanı borçtan öz sermayeye ve karma opsiyonlara kadar değişiklik gösterebilir. Finansmanın sağlandığı şekil ve araçlar bir ekonomi içinde sistemik riske neden olabilecek sonuçlar doğurur. Aynı şekilde, bankacılık sektörünün sermaye piyasalarına olan görece büyüklüğü de böyledir.
Bankaların baskın olduğu bir finans sektörü her durumda sermaye piyasası merkezli olana göre daha riskli olacaktır. Bu, aracılık sürecinin doğasındaki farklılıklarla ilgilidir. İlk olarak, artı birimler (yatırımcılar) ve eksi birimler (borçlular) arasında, bankacılıkta dolaylı, sermaye piyasalarında ise doğrudan fon akmaktadır. Mevduat sahibinin, bankanın parasını kime borç verdiğine dair hiçbir fikri olmadığı gibi, riskler transfer edildiği için de bu yönde bir kaygısı olmamalı. Nitekim, burada kredi riskini mevduat sahibi değil, banka üstleniyor. İkincisi, bankalar kısa vadeli mevduatları / fonları kullanarak uzun vadede borç veren vade dönüşümü gerçekleştiriyor, böylece de bir uyumsuzluk yaratıyorlar. Sermaye piyasalarında, bir yatırımcı hisse veya tahvil satın aldığında, doğrudan risk almış olurken, sermaye piyasası aracıları bu riski üstlenmez. Dahası, bankacılıkta olduğu gibi doğasında bir vade uyuşmazlığı da yoktur.
Devamı Derin Ekonomi Ekim 2017 sayısında …