Kıbrıs müzakerelerinin akamete uğramasıyla birlikte EastMed boru hattıyla ilgili beklentiler de fark edilir şekilde azaldı. EastMed, İsrail’in Leviathan sahasındaki doğalgazı alıp Kıbrıs’a taşıyacak, orada Kıbrıs üretimiyle birleşip sonra da Yunan anakarasına iletecek bir denizaltı boru hattı projesiydi.
Böyle bir boru hattını mümkün kılmak için gösterilen politik çabalara rağmen, ekonomik gerçekler yalnızca bir fısıltı halinde dile getirilen kuşkular yarattı. En önemlilerinden biri ise şimdiye kadar inşa edilmiş en uzun denizaltı doğalgaz boru hattı olacak olması ve oldukça derin bir kanaldan geçme zorunluluğu idi. Bu ve bunun gibi zamanla biriken kuşkular hiçbir zaman kaybolmadı.
Uluslararası doğalgaz piyasası dönüşürken, EastMed projesi de ekonomik ve finansal açıdan giderek rekabetten uzaklaşıyordu. Proje son derece uzun ve iddialı olmakla kalmayıp, maliyetine dair tahminler yükselmeye devam etti ve öngörülen takvim genişletildi. Şu anda Türkiye-İsrail doğalgaz boru hattı projesini tehdit eden unsurlar da bu gelişmeler. Kuşkusuz, olası bir Türkiye-İsrail boru hattı anlaşmasına, projenin ayrıntılarıyla ilgisi olmayan, genel, ekonomi dışı engeller de var. Evvela, iki ülke arasındaki düzenli diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasına rağmen diyalog hâlâ yavaş seyretmekte. Zira İsraillilerin önceden Türkiye’de görüştüğü birçok yetkili o zamanlar sahip oldukları siyasi ve ekonomik otoriteye artık sahip değil. İkincisi, Türkiye’nin İran’la son zamanda taktikreal politik yakınlaşmaya girişmesinin Türkiye ve İsrail arasındaki boru hattına dair görüşmelerinin ayrıntılarını prensipte etkilememesi gerekse de, kaçınılmaz olarak bu görüşmelerin gerçekleştiği siyasi atmosferi daha da şiddetlendirecektir.
Üçüncüsü, İsrail’den Türkiye’ye uzanacak boru hattı, Türkiye’nin tanımadığı Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesinden geçmek zorunda kalacaktı. Doğu Akdeniz enerji bölgesinde bulunan Kıbrıs ve İsrail açıklarındaki önemli bulguların bölgedeki genel uluslararası gerginliğin azaltılması için siyasi anlamda motivasyon sağlayabileceği umuluyordu. Bu “barış boru hattı” etiketini taşıyan projeler lanetli gibi görünüyor. Nitekim böyle etiketlenen projelerden İran-Pakistan-Hindistan ve Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan boru hattı projeleri de aynı şekilde zorlu güvenlik endişeleri nedeniyle gerçekleştirilemedi. Daha yalın, “sadece iki taraflı” bir Türkiye-İsrail boru hattı ekonomik olarak savunulabilir olsa bile, yine de her iki ülkenin iş lobileri ve siyasi muhalefeti arasında pazarlık edilmesi gereken tehlikeli konular olacaktı.
Devamı Derin Ekonomi Ekim 2017 sayısında …