İslam dünyasının en büyük iki ekonomisi olan Türkiye ve Endonezya, altyapı geliştirme konusunda iddialı projeler ortaya koydu. Ancak bu projelerin finansmanı oldukça zorlu olacaktır. Zira yetersiz iç tasarruflar ve sermaye oluşumu ile karşı karşıya kalan gelişmekte olan ülkeler için, kalkınma altyapısının finansmanı büyük bir sorun haline gelmektedir. Bu ülkelerin ivedilikli kalkınma ihtiyaçlarını finanse etmek için dış borçlanma haricinde genellikle pek seçenekleri olmamakla birlikte, bu türden borç finansmanı da birtakım sorunlara neden olmaktadır. Evvela, borç alınan para birimi ile yerel para birimi arasındaki değer farkı nedeniyle döviz kuru riskiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Borç alan ülke ayrıca yabancı faiz oranına maruz kalmakta ve üstüne üstlük, borç o ülkenin kaldıracını yükseltrek dış şoklara karşı makroekonomik kırılganlığını artırmaktadır. Ayrıca, bir ülke belli bir borç / GSYİH oranı veya borç kapasitesinin ötesinde borçlanamayacağı için borç finansal esnekliği azaltmaktadır. Bu gibi bariz problemlere rağmen, gelişmekte olan ülkelerin borçlanma dışında çok az seçeneği var. Zira devletlerin aksine, özel şirketler hisse senedi ihraç edememektedirler.
Borç finansmanı ile birlikte gelen kırılganlık ağını önlemek için, bu iki ülke İslami finans alanındaki son gelişmelere bakmalıdır. Değiştirilmiş Mudaraba sözleşmelerine dayanan sukuk risk paylaşımlı olduğu için, öz sermaye ödeme profilini taklit ederek borç finansmanı kaldıracını engellemektedir. Kanal İstanbul ya da Jakarta’nın Toplu Hızlı Transit sistemi gibi planlanan projelerin çoğu, sıkışmayı azaltıp verimliliği artırarak ekonomi üzerinde büyük etki yaratacaktır. Bunlar yoğun ön yatırım gerektiren ancak gelecekte çok uzun vadede topluma istikrarlı faydalar sağlayacak klasik kalkınma projeleridir. Büyük ölçekli ve tekelci nitelikleri göz önüne alındığında, bu projeler genellikle uzun ekonomik ömürleri boyunca çok istikrarlı nakit akışları üretirler. Böyle bir risk-getiri profili, emeklilik fonları, sigorta / tekafül şirketleri ve varlık fonları gibi uzun vadeli yatırımcılar için oldukça uygundur.
Düşük teknik ve talep yönlü riskler göz önüne alındığında, bu tür projeler kalkınma ekonomisinin “kolay lokması” olabilirken, dünya finanse edilme yönteminden dolayı akamete uğrayan projelerle dolu. Avrupa’nın Kanal Tüneli, Tayvan’ın Yüksek Hızlı Demiryolu ve Sri Lanka’nın Hambanthota Limanı, finansman yapısından dolayı başarısız olan projelerin son örnekleri. Bu projeler teknolojik zorlukların üstesinden gelen ancak finansmanlarının yapılandırılma yönteminden dolayı başarısız olan projelerdi. Zira hepsinin de nakit akışı nedeniyle borç yükü çok külfetliydi. Kanal Tüneli ve Tayvan’ın Yüksek Hızlı Demiryolu projelerinin devam edebilmesi için bir dizi finansal yeniden yapılandırma ve öz sermaye takviyesi gerekiyordu. Sri Lanka örneğinde ise, limanın tamamının 99 yıllığına Çinli borç sağlayıcılarına kira olarak devredilmesi gerekiyordu.
Devamı Derin Ekonomi Haziran 2018 sayısında …