Bu yazı 12 Kasım’da Cenevre Gölü’ne bakan Mont-Pelerin kasabasının eteklerinde yürütülen Kıbrıs üzerine görüşmelerin yarattığı iyimserlikle kaleme alındı. Görüşmelerde kriz yaşanacağına dair söylentiler boşa çıkmış durumda ancak hâlâ detaylarıyla ele alınmayan ciddi konular bulunuyor.
Görüşmeler başlamadan önce Kıbrıs Türk ve Rum kesiminde yapılan kamuoyu araştırmaları bir uzlaşma çıkmasından yana umutsuz görünüyordu. İki taraf da koşulların 2004’ten bu yana en uygun durumda olduğunu düşünüyor ancak sonuca ilişkin fazlaca beklenti taşımıyor. 2004’te iki toplum lideri bir anlaşmaya varmış ve bunun referandumda onaylanmasını beklemişti. Referandum Yunan tarafında yenilgiyle sonuçlandı.
Mont-Pelerin görüşmeleri iyimser olarak nitelendirilebilecek bir notla sonuçlandı. Asıl soru ise bunun gerçek mi yoksa bir görünüşten mi ibaret olduğu. En zorlu konu olan toprak ve mülkiyet konusunun beş günlük toplantıların ana konusu olması beklenirken, sadece son iki günde konuşuldu. Son gün ise birden fazla konuda farklı oturumlar aynı anda yapıldı ve geceye kadar sürdü.
Nihai bir anlaşma henüz ortada yok ancak 7 Aralık’a kadar ana çerçeve üzerindeki görüşmelerin tamamlanması bekleniyor ve daha sonra da ada cumhuriyetinin güvenlik garantileri konusuna geçilecek. Bu konuda ise gündemin ilk sırasında adadaki Türk birliklerinin durumu yer alıyor. Bu birliklerin yeni anayasal düzen oluşturulduğunda adada kalmasının ihtimali yok ancak basındaki haberlere göre geri çekilmeleri konusu hâlâ tartışmalı. Nihai anlaşmanın AB’yi ilgilendiren yönetişim ve güç paylaşımı, ekonomi e mülkiyet gibi bölümlerinde ciddi ilerlemeler kaydedildi. Türk tarafındaki basının haberlerine göre iki toplumlu hükümette bakanlıkların yediye dört şeklinde oluşması bekleniyor. Reddedilen Annan Planı’nda bu oran dörde ikiydi.
Toprak konusu ise hâlâ ana sorun olarak varlığını devam ettiriyor. Toprak talepleriyle ilgili düzenlemeler asıl olarak 100 bin Kıbrıslı Rum’un daha önce yaşadıkları ve şimdi Türk yönetimi altındaki topraklara dönmelerini öngörüyor. Dhekelia’daki İngiliz üsleri ise boşaltılarak Türk kısmındaki üslere taşınacak.
Varılan anlaşmaya göre iki taraf da kendilerinin kafasındaki haritaları ve konuya bakışlarını birbirleriyle paylaşacak. Geçmişte Türk tarafı bunu yapmayı ısrarla reddetti. Toprak değişimi için iki tarafın da haritalarını karşılıklı paylaşması planlanmıştı ancak Türk tarafı sözcüsü bunun yerine toprak konusunda üç kriter olduğunu açıklamakla yetindi. Bunlar, göç edenlerin dönüşü, toprak oranı ve sahiller. Bir habere göre Türk tarafı bugün kontrolü altındaki yüzde 37’nin daha altında toprağın yüzde 32’sinin kontrolünü istiyor. Anlaşılabileceği gibi iki taraf da Mont-Pelerin’de haritaları değiştirecekti ancak Türk tarafının bundan neden çekindiğini anlamak pek kolay değil. Haberlere göre Rum tarafı en az üç harita sunarak somut tartışmalar başlatmak istiyor.
Devamı Derin Ekonomi Aralık 2016 sayısında …