Yüzyılın krizi haline gelen Kovid-19 salgını, insanlığa çok şey öğretti. Müesses nizamı derinden sarsan koronavirüs, doğrudan insanı hedef alsa da, tüketim toplumunun rutinini yerle bir etti. İnsanın ne kadar aciz, ölümün ne kadar yakın, sağlığın ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamayan kalmadı. İnsanlık temizliğin ve tedbirin ne kadar gerekli olduğunu da anladı her halde.
Gözle görülmeyen ve belki de dünyadaki toplam ağırlığı birkaç gramı geçmeyen bir virüs, küresel ekonomi düzenini uçurumun kenarına getirdi. Bu kadarla sınırlı kalsa “iyi” derim. Yeni normalde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Büyüklerimiz “dünya basamaktır” derlerdi de inanmazdık. Zamanla aşağıdakiler yukarıda, yukarıdakiler de aşağı kendini bulabilir. Galiba tam da bu önemli bakış açısının tecelli ettiği bir süreçten geçiyoruz.
Büyük ekonomiler elbette ayakta kalabilmek için daha güçlü dirence salipler. Güç ve kuvvetleri ölçüsünde salgının ekonomik boyutuyla mücadele ediyorlar, edecekler. Konuyu sadece ekonomi cephesinden bakarsak bu iş bir yere kadar. Lakin mesele sadece ekonomi değil bu sefer. Sağlık, sosyal güvenlik, seyahat özgürlüğü, toplumsal düzen var. En önemlisi de büyük acı veren ölüm var. Bütün bu sorunların bileşkesinden oluşan krizler yaşanıyor. Siyasi iktidarlar değişiyor. En çarpıcı örneği ABD olarak önümüzde duruyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre en çok korona vakasının yaşandığı ilk 10 ülkeye şöyle bir bakalım. Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD’nin vatandaşına sağlık hizmeti verecek kadar parası mı yok? Çin kadar büyük bir nüfusa sahipti de herkese hizmet yetiştirecek insan kaynağına mı sahip değildi ABD? Parası da vardı ABD’nin, nüfusu da bir Çin, bir Hindistan kadar değil tabiki. Üstelik ekonomisi parlak bir dönemden geçiyordu. Bu tablo Donald Trump’ın iktidardan düşmesini engelleyemedi.
Devamı Z Raporu Aralık 2020 sayısında …