Koronavirüs krizinin dünya ekonomisi açısından çığır açan bir gelişme olduğunu söyleyebilir miyiz? Şimdiye kadar bu tezi doğrulayan herhangi bir kanıt olmasa da, bunu destekleyen bazı gerçekler var. Modern “demokrasinin” kilit bir noktası olan insanları belirli bir davranışa sokma eylemi eskiden halkları yönetmenin stratejik bir aracı iken, şimdi ise tüketicileri manipüle
etmenin aracı olarak kullanılıyor. Koronavirüs salgınının ilk sonucu, petrol tüketiminde, mal ticaretinde, seyahat eden insan sayısında ve borsada görülen düşüşle birlikte ekonomilerin hızında güçlü bir yavaşlama oldu. Bir ülkenin siyaset kurumu zayıf olsa bile bütün bu değişimlerin basit bir hesap çalışmasıyla başarılması imkansızdır. Zira hiçbir ülke halkın beklentilerinin alt üst olmasına neden olacak böylesine bir ekonomik yavaşlama istemez. Öte yandan, sağlık sisteminin zor durumda olduğu bir dönemde, koronavirüs savaş zamanlarında takınılanlara benzer bir tutumu beraberinde getirerek, kimlerin yaşaması ve kimlerin ölmesi gerektiği arasında bir seçim yapmaya zorluyor. “Yaşlılar sağlık sistemleri için çok pahalıya mal olduğu için harcanabilirler” gibi Malthus’un nüfus teorisini çağrıştıran ifadeler son on yılın ötenazi ideolojisine benzer bir düşünce olup bu çirkin ideolojiye karşı savaşmak zorundayız.
Devamı Z Raporu Nisan 2020 sayısında…