Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine düzenlediği Barış Pınarı Harekatı’na karşı yürütülen medya savaşı Türk tanklarının Suriye sınırına girmesinden çok daha önce planlanmıştı. Önce ana akım medyada başlatılan bu savaş daha sonra sosyal medyada devam ettirildi. Esasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Fethullah Gülen ve örgütüne karşı mücadelesini başlattığı gün Batı medyasının hedefi haline gelmişti. Daha sonra, olaylar silsilesi 15 Temmuz darbe girişimine kadar devam etti. O zamandan beri, Türkiye ve Erdoğan yeni bir bağımsızlık kazanmak için uluslararası arenadaki süzülüş hattında adım adım yükseliyor.
Ülke dışından bakıldığında, Ankara’nın dikkate alınamayacak kadar gülünç asparagas haberlere karşılık vermediği görülüyor. Daha önce Türkiye’nin DEAŞ’la petrol ticareti yaptığına dair ortaya atılan iddialarda da
böyle olmuştu. Daha sonra, Londra merkezli Reuters haber ajansının yaptığı bir araştırma bunun bir çarpıtma haber olduğunu ortaya koymuştu. Böylece Batı kamuoyu, böylesi haberlerin Türkler için gülünç olduğunu anlamış oldu. Bununla birlikte, yalan iddialar listesi oldukça kabarık ve neredeyse her gün ortaya atılan iddialar Avrupa ve Batı kamuoyunu etkilemeye devam etmektedir. Zira halkın tutumu istihbarat ve danışmanlar aracılığıyla gerçekleri öğrenen hükümetler üzerinde de etkili olabilmektedir. Medyada sürekli çıkan sahte haberler belirli çıkarlara hizmet etmektedir. Bu tür çıkarlar, Avrupa ve ABD’de orta sınıfın güçlenmesini tetikleyerek, devletleri, dinleri ve halkların ulusal ve kültürel kimliklerini zayıflatmayı hedefleyen bir sosyal mühendislik projesi gerçekleştirmek isteyenlerinkiyle aynıdır. Buradaki amaç uysallaşmış ve uzaktan kontrol edilebilen bir tüketici kitlesi oluşturmaktır. Popülist ve egemenlikçilerin yükselişinin temel nedeni de tam olarak buydu.
Devamı Z Raporu Kasım 2019 sayısında …