Haber bültenlerine göre Suudi Arabistan toplam 15 milyar dolarlık bir tahvil arzı yapmayı planlıyor. Bu, krallığın uluslararası piyasalardan yapacağı ilk borçlanmayı oluşturacak. Şimdiye kadar Suudi Arabistan sadece yerel borç piyasalarına başvurmuştu. Bu borçlanmanın sebebi aşırı düşen petrol fiyatları ve bundan dolayı ortaya çıkan bütçe açığından kaynaklanıyor. Kraliyetin en değerli varlığı olan Aramco’yu borsaya açmanın eşiğine gelen Suudi Arabistan petrole dayalı ekonomisinde temel değişikler yaparak uzun vadeli dönüşüm peşinde. Görünen o ki ülke petrolden uzaklaşarak ekonomisini çeşitlendirmek istiyor.
Suudilerin dolar bazlı beş, 10 ve 30 yıllık vadeli tahvil ihraç etmesi, Katar’ın yakın zamanda 9 milyar dolarlık başarılı tahvilinin ardından gerçekleşiyor. Bir başka körfez ülkesi olan Abu Dabi geçen Nisan’da 5 milyar dolarlık tahvil ihraç etmişti. Hem Oman, hem de Dubai’nin kendi bono ihraçlarını yapmayı istedikleri de belirtiliyor. Dış finansman sağlama ihtiyacı anlaşılabilir ancak bunun bono şeklinde tercih edilmesi ise şaşırtıcı.
Bir borç enstrümanı olarak bono bir dizi problemi de beraberinde getirir. Şirketlerde borç beraberinde artan risk olarak kendini gösterirken, ülkeler için ekonomik krizlere açıklığı gündeme getirir. Dış borçlanma döviz riski, faiz riski ve sermayenin aniden kesilmesi riskini beraberinde taşır. Her ne kadar petrol ihraç eden ülkeler, döviz riskine karşı doğal olarak hedge etmiş olsalar da bono ihracı yoluyla fonlama kaldıracı artırmayacağı gibi bu ülkeleri gelecekteki faiz artışlarına karşı da korumaz. ABD faiz oranlarına bakınca, bu bonoların 10 ya da 30 yıllık hayatı boyunca daha yüksek faizlerle karşılaşacağından emin olabilirsiniz. Artan borçlanma maliyetleri, borç çevirme gereksinimlerini artırır ve hükümet bütçeleri üzerinde ek endişeler oluşturur. Borç çevirme ihtiyaçları hükümetlerin operasyonel ve sabit maliyetlerine yeni katman maliyetler eklerken, bu ülkeler gelecekteki petrol fiyatlarının düşüşüne daha hassas hale gelir.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Ağustos sayısında…