Türkiye ekonomisinin dinamik yapısı ve yüksek büyüme hızlarıyla enerji ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. İhtiyaç duyulan enerjinin önemli bir kısmı ithal edilmekte, ekonomik kırılganlık nedeni olarak gösterilen cari açığın temel nedenlerinden biri enerji ithalatı olmaktadır (2017 yılında yaklaşık 68 milyar dolar). Yani enerji ithalatı olmadığında cari açık verilmemektedir.
Türkiye, enerji arzını ve güvenliğini sağlamak, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için sürdürdüğü arayışlar neticesinde 1950’li yıllardan beri gündeminde olan Nükleer Enerji santralleri kurma düşüncesini realize etmek üzere Akkuyu Nükleer santralı için ilk adımı attı ve 2023’de enerji üretimine geçişi planlıyor.
Türkiye’nin nükleer enerji üretmek için ilk adımını atması prestij, güç, sürdürülebilir enerji geleceği açısından da son derece önemli.
Akkuyu nükleer enerji reaktörü temel atma töreniyle içte ve dışta konuyla ilgili tartışmaların arttığını görmekteyiz.
Bu yazıda nükleer enerjiyle ilgili son girişimlerin neden yerinde bir adım olduğunu irdelemeye çalışacağım.
* * *
Günümüzde nükleer enerji; kullanım alanının genişliği, ucuz ve garanti oluşu, birçok enerji kaynağından daha çok kapasitede enerji sağlayabilmesi açısından öne çıkmaktadır.
Rüzgâr enerjisinde 4,6 cent/kW’e enerji üretirken, nükleer enerji 2,5 cent/kW’e enerji üretilmektedir.
Ancak Akkuyu Nükleer santralinde elde edilen 1 KW elektrik devlete 12.5 centten satılacaktır. Bunun temel sebebi, nükleer santralın yapımının ve işletilmesinin bizzat devlet tarafından değil, yabancıların da içinde olduğu özel bir konsorsiyum tarafından yürütülmesidir.
Özellikle küreselleşme sürecinde artan rekabet koşulları nedeniyle enerjiye ulaşmanın çok daha ucuz ve kolay yollarının aranmasını ekonomik açıdan kaçınılmaz hale getirmiştir.
* * *
2017 yılı verilerine göre Türkiye’deki elektrik üretiminin yüzde 34’ü doğalgaz santrallerinden, yüzde 31’i kömürden yüzde 24’ü HES, yüzde 6’sı rüzgârdan, yüzde 2’si jeotermal enerjiden ve yüzde 3’ü diğer kaynaklardan elde edilmiştir.
Enerji ihtiyacımızın tamamını güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklarla karşılamak ne fiziksel ne de madden mümkün değildir. 1000 MW’lık nükleer santral için yaklaşık 3.4 km2 alana ihtiyaç duyulur. Buna karşın 1.000-MW rüzgâr santrali için yaklaşık olarak 344 km2 bir alan gereklidir. Üretilen elektrik miktarları karşılaştırılınca rüzgârgülleri, nükleer enerji santrallerine göre 50 kat daha fazla çelik ve 60 kat daha fazla beton gerektirir.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Mayıs 2018 sayısında …