Petro-yuan petro-doları gölgeliyor

Petrol bir tarafını ekonominin, diğer tarafını jeopolitiğin oluşturduğu, birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki yüzlü bir madalyon gibidir. Petro-dolar İkinci Dünya Savaşı sonrasında Bretton Woods anlaşmaları uyarınca ortaya atılan uluslararası altın standardın çökmesinin ardından 1973’te ortaya çıktı. Zira bu anlaşmalar ABD dolarını dünya çapında bir rezerv para birimi olarak kurgulamıştı. Richard Nixon başkanlığındaki ABD yönetimi altın standardı sisteminin çöküşünün dünyada ABD dolarına olan talebin düşüşüne yol açacağını anlamıştı. Dolara olan bu yapay talebin korunması, ABD ekonomisi için hayati önem taşımaktaydı. Böylece, Nixon yönetimindeki ABD 1973’te Suudi Arabistan ile bir anlaşma imzaladı.
1975’te Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) bütün üyeleri aynı şeyi yapmayı kabul etti. Zira petro-doları korumak ABD’nin birincil hedefi olup, geri kalan her şey ise ikinci derecede önemliydi. Petro-dolar sistemi, ABD’ye en az üç açıdan direkt yarar sağlamaktadır. Bu sistem evvela ABD doları ve ABD tahvillerine olan küresel talebi artırıp, ABD’ye istediği zaman basabileceği bir para ile petrol satın alabilme imkânı tanıyor. Jeopolitik açıdan bakıldığında ise, petro-dolar ABD’ye ciddi manada ekonomik ve siyasal güç sağlıyor.
Böyle bir dinamiğe sahip olmak isteyen ve yükselmekte olan Çin, kendi para biriminin daha büyük bir rol oynuyor oluşunun ve petro-doların küresel ticarette yerini alıyor oluşunun faydalarını görüyor. Böyle bir ticaretin odak noktası ise petrol ticaretidir.
Çinlilerin petro-doların tasfiye edilmesine yönelik uzun vadeli planlarını hızlandırdıkları yönünde işaretler var. Şu anda dünyanın bir numaralı ihracatçısı ve en büyük ham petrol ithalatçısı konumunda olan Çin, 2015 yılında 19,42 trilyon dolarlık satın alma gücü paritesine dayalı gayri safi yurt içi hasılasıyla dünyanın en büyük ekonomisi haline geldi. (ABD’nin gayri safi yurt içi hasılası ise 17,95 trilyon seviyesindedir.) Geçen yıl Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) ABD doları, Euro, Yen ve İngiliz sterlini ile birlikte yuanı da Özel Çekme Hakları para sepetine dahil etmesiyle Çin para birimi açısından büyük bir başarı elde etti. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD, küresel ekonominin yüzde 50’sini oluştururken, bu oran 1980’de yüzde 22’ye geriledi. Dahası, Çin’in son 30 yıl zarfında kaydettiği çift haneli büyüme rakamları ABD’nin küresel ekonomideki payını yüzde 16’ya düşürdü.

Devamı Derin Ekonomi Aralık 2017 sayısında…

Dikkat çekenler...