Referandum için geri sayım başladı. Kampanyalar sürü- yor, araştırmalar yapılıyor. Bu yoğun tempo içinde, ilgimi, geçen ay “Denge ve Denetleme Ağı”ndan çıkan “Anayasa Değişikliği Teklifi Değerlendirmesi” raporu çekti. Sakın ola, “Denge ve Denetleme Ağı” deyip geçmeyin!..283 sivil toplum kuruluşunu, ortak çatı altında buluşturan bir sivil toplum üst örgütü. “bir arada.org” kanalıyla herkesle iletişim kuruyor. Üniversiteler ile ortak çalışmalar yapıyor. Bilgi değerli, sivil toplum ve akademi buluşmaları da… Denge ve Denetleme Ağı’nın medya ile paylaştığı raporun tanıtım toplantısında Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi Müdürü Prof. Dr Fuat Keyman bir saptamada bulundu. Dedi ki; “ Siyasi iktidar 2015 yılı başkanlık tartışmasında ekonomi ve kalkınmaya birincil konu olarak bakıyordu. 2017 referandumunda yine ekonomi yine kalkınma var ama hükümetin birincil konusu güvenlik…” Doğru söze ne denir!
Bütün dünya ülkeleri, bireyler güvenlik arıyor. 1980’lerde başlayan küreselleşmenin özü mikro milliyetçilikti. Belli bölgelerde, belli grupları destekleme. Bu yaklaşım dünyadaki ülke sayısını zıplattı. Güvenlik paradigmasını değiştirdi. “Ulusal güvenlik, sınır güvenliği” derken, ikiz kulelerin yıkılmasıyla beraber bireysel güvenlik öne çıktı. Bugün hepimiz gelecekle ilgili söylemlerimizde milliyetçiliği ön planda tutuyoruz. Anti liberalizm prim yapıyor. Bir yandan toplumlar kutuplaşıyor.
Bir yandan halk, popülist milliyetçi yönetimlere ilgi gösteriyor. 2008’de başlayan ve henüz geçmeyen büyük küresel ekonomik kriz, popülist milliyetçilik anlayışını iyice körüklüyor. Küreselleşme dediğimiz homojen yapı darmadağın. AB, küresel politikaların doğal sonucu var olma mücadelesi verirken, demokrasi, insan hakları ve sosyal devletin beşiği Avrupa’da aşırı sağ siyasetin ayak sesleri yükseliyor. Almanya’da Alternatif Parti’de çıkış var. Fransa’da Le Pen’in oyları artıyor.
Devamı Derin Ekonomi Mart 2017 sayısında …