Küresel pandemiyle mücadelenin önemli uygulamalarından biri insanlar arası teması önlemek ve bu şekilde enfeksiyonları asgariye indirmektir.
Aslında virüse karşı bütün savunma sistemi temasın kesilmesi üzerine inşa edilmektedir. Buna işlerlik kazandıracak en önemli mekanizma da sosyal mesafenin korunmasıdır.
Sosyal mesafe nasıl korunabilir?
Eve kapatarak, kilitleyerek koruyabilirsiniz. Ya da fiziksel mesafeyi gönüllü uyumla sağlayarak koruyabilirsiniz. Eve kapatma ve kilitlemenin maliyetleri son derece yüksek.
Daha çok önerilen ekonomik işleyişi normale çevirmek, bunun için ekonomik faaliyetlerin işlemesine izin vererek sosyal mesafenin korunmasıdır.
Türkiye de birçok ülke gibi normale dönüş sürecinden geçmektedir. Havayolu ulaşımına izin veriliyor. Kafeler, lokantalar, sinemalar, tiyatrolar, AVM’ler bir takım kurallara uyulması koşuluyla açılıyor.
Bu kurallar geçiş sürecinde ekstra maliyetler yüklüyor. Şöyle ki; otobüslerde (40 yolcu yerine 20 yolcu alıyorsunuz mesela), trenlerde, uçaklarda kısaca bütün toplu ulaşım vasıtalarında sosyal mesafe için bazı koltukları boş bırakmanız gerekiyor. Yine, sinema, tiyatro vb. sosyal organizasyonlarda sosyal mesafeyi korumak için bazı yerlerin boş bırakılması (ekstra hijyen ve güvenlik) gerekiyor. Yani sosyal mesafe kapasite kullanımını azaltarak işletmelere, dolayısıyla müşterilere ekstra maliyetler yüklenmektedir.
Aynı şekilde futbol maçlarında sosyal mesafenin korunamayacağı endişesi ile tribünlere seyirci alınmıyor. Seyirci adına çok önemli keyif alanının kapatılması, kulüplerin büyük gelir kaynağından mahrum bırakılması da söz konusu. Pandemiyle beraber sosyallik adeta bir lüks (pahalı bir ürün) haline geldi ve sosyal mesafenin ciddi bir bedeli var. Ya daha önce yaptığımız çok şeyi bırakacağız, ya da ekstra maliyetler kabul edeceğiz.
İnsanlık tarihi sosyalliğe çok şey borçludur.
Devamı Z Raporu Temmuz 2020 sayısında…