Suriye muamması çözümsüzlüğünü sürdürüyor çünkü küresel düzen bununla nasıl başa çıkacağını bilmiyor. Ya da daha açık bir ifadeyle, krizde payı olan anahtar roldeki küresel ve bölgesel aktörler bir arada çalışma ve çatışmayı sona erdirecek bir modus vivendi bulma konusunda isteksiz davranıyor. Bu aynı zamanda anahtar roldeki tarafların eğer birlikte çalışırlarsa takdirde bir çözümün bulunabileceğine işaret ediyor.
The New York Times gazetesine 23 Ekim’de bir makale yazan Jimmy Carter; ABD, Rusya, Türkiye, Suudi Arabistan ve İran’ın ortak çabasının çözüm için anahtar olduğunu belirtti. Bu küresel ve bölgesel aktörler istikrarsızlığın giderilmesi için anahtar rölde ve sorumlulukta. Esed rejimi her ne kadar dirençli görünse de zayıflamış durumda ve dolayısıyla Beşer Esed’siz bir Suriye şimdiye kadar hiç olmadığı kadar gerçek bir ihtimal. DAEŞ’in tehdidi değişen derecelerde de olsa örgüt uluslararası düzene yönelik küresel bir tehdit içeriyor. Türkiye, Lübnan ve Ürdün ile birlikte mülteci krizinin ağır yükünü taşıyor ve 400 kilometrelik sınırında süren istikrarsızlığın yanı sıra Kürt Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile derin Kürt sorunu konusunda sıkıntı yaşıyor. İdeolojik olarak karşı kutuplarda olan İran ve Suudi Arabistan, hem yitirdikleri prestijlerini geri kazanmak zorunda hem de DAEŞ’in varlığı onlara iyilikten çok zarar veriyor. DAEŞ bir yandan Suudi Arabistan’ın ayrıcalıklı Sünni sınıflarını tehdit ederken bir yandan da Sünni ve Şiiler arasındaki derin ayrılığı kışkırtıyor.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Aralık sayısında…