Geçmişe dair değerlendirmeler ve geleceğe dair beklentilerle yeni bir yıla daha giriyoruz. 2020, yeni bir yıl olmasının yanında, yeni bir on yılın başlangıcı olması nedeniyle daha büyük bir öneme haiz. 2019’a yön veren gelişmeleri düşündüğümde aklıma birçok şey gelse de, genel olarak jeopolitik çalkantının hâkim olduğu yıla birinin gücünün ve birçoğunun sesinin damga vurduğu kanısındayım.
Birinin gücü derken, dünyayı iklim değişikliğinin zararlarına karşı ve varlığımızı tehdit eden alışkanlıklarımızı kökten değiştirme ihtiyacına yönelik harekete geçirme çabasında olan 17 yaşındaki İsveçli genç kız Greta Thunberg’in eylemlerini, sözlerini ve varlığını kastediyorum. Greta, devam eden alışkanlıklara, değişimi reddeden büyük işletmelere ve Aralık ayında Madrid’deki iklim zirvesinde olduğu gibi devletlerin karbon ayak izini azaltma konusundaki hedeflerine ulaşamamasına rağmen, ortak eylemin mümkün olabileceğine dair umudun sembolü haline geldi. Dahası, Greta’nın ilham veren yaklaşımı sonucunda dünya nüfusunun gittikçe artan bir kısmının Aralık 2015 Paris İklim Anlaşması uyarınca küresel sıcaklıktaki artışı 1,5 santigrat dereceye sınırlandırma yönünde köklü bir değişim için direnç ve kararlılık gösterme eğilimine girmesiyle, iklim eylemi siyasal bir boyut kazanmış oldu.
Birçoğunun sesi derken de, hem toplumun iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik kitlesel uyandırma çağrısına, hem de 2019’un büyük bir kısmına damgasını vuran, dünyanın birçok ülkesinde reform talebiyle ortaya çıkan kitlesel protesto hareketlerine işaret ediyorum. Yolsuzluk, zayıf ekonomik büyüme, siyasal ekonomi, ya da bireysel ve toplumsal özgürlüklerin tetiklediği bu hareketler toplumsal adaletsizlikleri, kuşak farklılıklarını ve devlet kurumlarının meşru değişim taleplerini kanalize etme konusundaki yetersizliğini yansıtması nedeniyle halk ve elitler arasındaki ilişkileri temel olarak yeniden şekillendiriyor. Küresel olan bu durum farklı ülkelerde farklı şekillerde cereyan etti.
Devamı Z Raporu Ocak 2020 sayısında …