Bir yıl önce “Bağımsız ve egemen halklar için en büyük tehdit kendi demokratik yönetimlerinden geliyor olabilir” diyen ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’da bir dönem daha görevde kalıp kalmayacağını belirleyecek bir başkanlık seçiminin eşiğindeyiz. Bu dönem medyayı, devlet mekanizmalarını ve STK’ları herhangi bir direnişi kırma aracı olarak kullanabilen, kendi içinde zaten bölünmüş, ancak yine de güçlü bir çıkar cephesi olan küreselci finans çevreleriyle mücadelenin nihai aşaması olabilir. Bu anlamda 2010 Arap Baharı, kitlesel eylemlerin nasıl yönetilebileceğinin ve manipüle edilebileceğinin büyük bir provasıydı.
BM Genel Kurulu’nda geçen yıl yaptığı konuşmada küreselleşmeye karşı ezeli düşmanlığının detaylarını açıklayan Trump’ın “Gelecek küreselcilerin değil, vatanseverlerindir… Gelecek, vatandaşlarını koruyan, komşularına saygı duyan ve her ülkeyi özel ve benzersiz kılan farklılıklara saygı gösteren egemen ve bağımsız milletlerindir” sözleri adeta bir savaş ilanı gibiydi. Şimdi bir yıl sonra son geri sayıma yaklaştık ve Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda özgürlüklerin katili olan bu oligarşik küreselleşmenin sona ermesi muhtemeldir. Ancak hala toplumu değiştirme ve yeni bir sosyal çerçeve oluşturma peşinde olan, adeta uzaktan kumandayla yönetilebilen, herhangi bir dini, kültürel ve ulusal kimliği ve toplumsal cinsiyeti olmayan “uysallaştırılmış” bir “tüketici” kitlesi oluşturmak için “vatandaş” kavramını ortadan kaldırmak isteyen bu güçlü mekanizmanın ortadan kalkması kolay olmayacak. Sırtına barkod basılmış, beynine bir yaşam algoritması ve derisinin altına nicel bir kod yerleştirilmiş bir tür “maymun” ve gerçek özgürlüğe dair umutları kıran borç zincirleri… Bu George Orwell’in bile hayal edemeyeceği bir şey, insanlık için kâbus ve adeta köleliğe giden bir yol. Küreselciler bu projeden kolay kolay vazgeçmeyecekler.
Akdeniz havzasında küreselci çevrelerin “normalleştirmek” istediği iki “norm dışı” aktör var. Birincisi, Batı’nın stratejilerine boyun eğen eski devlet başkanı Boris Yeltsin’in adamlarını ve kodamanlarını bertaraf eden Vladimir Putin. İkincisi, Batı’nın küresel çıkarlara bağlı sağlam bir ekonomiye sahip büyük bir İslam demokrasisi inşa etme projesinin kilit oyuncusu olan Fetullah Gülen’i bertaraf eden Recep Tayyip Erdoğan. ABD’yi büyük Orta Doğu’dan çekilmeye ve Asya’daki sorunlara daha çok odaklanmaya iten bir satranç stratejisi olan bu plan şu anda siyasetin çöp kutusunda olsa da, Türk halkının sandıktaki tercihini devirmeyi amaçlayan küreselci irade hala ayakta.
Devamı Z Raporu Ekim 2020 sayısında …