Obama Yönetimi’nin Batı Asya’daki Amerikan gücü ve prestijini azaltma yönündeki bilinçli politikası Rusya ve İran’a fayda sağlıyor. Peki bunun Türkiye’nin gücü açısından anlamı nedir?
The Washington Post köşe yazarı Charles Krauthammer, Irak ve Suriye’ye bakarak geçen ay yaptığı Ortadoğu’nun yeniden düzenlenmesi adını verdiği analizde, ABD-Mısır ittifakının 40 yıldır yönettiği bölgede artık Rusya-İran ortaklığının sözünün geçtiğini ifade etti. Bu sav, ABD Başkanı Obama tarafından “20. yüzyıl düşüncesinden kalma ham reel politik hesaplara dayanan –küçük zihinlerin ilkel ve boş takıntılarından ibaret ” olarak değerlendirildi.
Bu miyop bakışın sonuçları Suriye-Irak ile sınırlı kalmıyor ama tüm Büyük Ortadoğu bölgesini de etkiliyor. Bu kompleks ve sürekli evrimleşen durum, Güney Kafkasya’nın petrol ve gaz üreticisi olan stratejik anahtar ülkesi Azerbaycan’ı da baskı altına alıyor. Ülke bir yandan komşularının taleplerine adapte olmaya çalışırken, diğer yandan da kendine bir diplomatik manevra sahası yaratmaya çalışıyor.
Bunun en bariz ve yakın örneklerinden biri de Bakü’de bir araya gelen üç ülke Azerbaycan, İran ve Rusya’nın dışişleri bakanları toplantısında yaşandı. Toplantı sonunda Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Mammadyarov, tartışmaların enerji ve ulaştırma sektörlerinde yoğunlaştığını söyledi.
İran, Azerbaycan ile (Raş’tan Astara’ya uzanan) bir koridoru ile bağlantılı St. Petersburg’dan Bender Abbas limanına uzanan bir demiryolu hattı kurulmasını umuyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, üç ülkenin kurumsal çerçevede ve bakanlar seviyesinde işbirliği oluşturduğunu açıkladı.
Rusya bir yandan Azerbaycan’a yönelik silah satışını ciddi oranda artırırken, diğer yandan da Ermenistan’ı ise tek bir Ermeni-Rus Ordusu kurulması konusunda sıkıştırıyor.
Bu Rusya’ya Dağlık Karabağ sorununun çözümü ya da çözümsüzlüğü konusunda anahtar bir rol sağlıyor. Karabağ, Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası ve 25 yıldır Ermeni işgali altında bulunuyor. Öte yandan Ermenistan cephesinde ise Rusya’nın liderliğini yaptığı Avrasya Ekonomik Birliği içinde yer almak Erivan’a hiçbir avantaj sağlamıyor.
Gürcistan’da iç politikadaki dağınıklık sayesinde 2008 sonrası Rusların Güney Osetya işgali meyvelerini vermeye başlıyor ve ABD ile Avrupa artık başka yönlere bakarken tavizler koparmayı başarıyor. İran ile Ermenistan ve Gürcistan arasındaki enerji işbirliği ise derinleşiyor. Peki tüm bu gelişmeler Türkiye için ne anlama geliyor?
Türkiye, Azerbaycan ile olan güçlü bağları dışında bu bölgesel denklem içinde yer almıyor. Rusya ve İran, Güney Kafkasya’da dikkate değer bir koridor açıyor. Tek başına bu gelişme bile Azerbaycan ve Gürcistan ile iyi ilişkileri olsa da Türkiye’yi baskı altına alıyor. Bu ilişkiler, enerji ve diğer ekonomik konularda iyi bir zemin ve ulusal çıkarların üzerine oturmuş Azerbaycan ile olan ilişkileri değiştirmeyecek.
Gürcistan ile olan ilişkiler ise aynı istikrarlı diplomatik hattı izlemiyor. Tiflis’teki gelişmeler Rusya’ya karşı taviz verilmesini gerekli kılabiliyor. Rusya’nın Osetya işgali ile Ermenistan’ın Karabağ işgali birbirinden çok farklı ve Gürcistan, Azerbaycan’a oranla dış güçlerden daha fazla etkileniyor.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Ekim sayısında …