Son haftalardaki gelişmeler önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkmen doğalgazının Türkiye üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaşması ihtimalini oldukça yükseltti. Türkiye’ye göre bu durum Aralık 2017’de Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan beş devletin denizin statüsüne dair uluslararası bir hukuk rejimi metni üzerine anlaşmaya vardığını açıklamasının bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Raporlara göre, Eylül 2014’teki Astrahan Zirvesi’nde 15 deniz mili açığındaki kara suları ve 10 deniz mili açığındaki münhasır balıkçılık bölgeleri üzerinde anlaşma sağlanmıştı. Lavrov, denizin “ülkelere göre bölümlere” ayrılması için anlaşmaya varıldığını açıklarken, diğer katılımcılar bunun yalnızca denizin dibindeki ve altındaki kaynakları kapsayabileceğini öne sürdü.
15 deniz mili sınırının dışında kalan suların durumu henüz kamuoyuna açıklanmadı. Rusya’nın 1990’lardan itibaren denizin ortasındaki ortak sular ile ilgili sunduğu teklifler kısa sürede müzakere gündeminden düştü. Bu nedenle, bunların ortak sular olmadıklarını düşünebiliriz. Bu durumda, bu alanlar resmiyette münhasır ekonomik bölgeler olarak belirlenmemiş olsa bile, ülkelerin deniz yatakları tarafından sınırlandırıldıkları için münhasır ekonomik bölgelerdeki sulara benzer konumda görülebilirler.
Bu önemli bir soru. Zira cevabı askeri gemilerin geçiş haklarına ilişkin kuralları açıklığa kavuşturacaktır. Aksi takdirde, örneğin, Hazar Denizi’ne kıyısı olan bir ülke gemisini kalıcı olarak başka bir ülkenin denizaşırı enerji çıkarma platformunun yakınına yerleştirebilir. “Masum geçiş” hakları muhtemelen bir şekilde devam edecek olmasına rağmen, sadece deniz yatağı değil, denizin ülkelere ait bölümlerinin de belirlenmesi bu tür provokasyonları ortadan kaldıracaktır.
Şu anda net olan Trans-Hazar Doğalgaz Boru Hattı’nın (TCGP) yalnızca katılımcı ülkeler olan Türkmenistan ve Azerbaycan nezdinde gündemde olmasıdır. Geçen yaz sonunda Aşkabat’ta düzenlenen ikili bir zirvede iki ülke ilk defa bunu onaylayan ve yalnızca enerji iletiminde değil aynı zamanda taşımacılıkta ve diğer konularda da işbirliği yapma niyetlerini beyan eden bir mutabakat anlaşması imzaladılar. Bu arada AB geçen yıl TCGP’yi Ortak Çıkar Projeleri Listesi’ne ekleyerek, projeyi AB finansman kuruluşlarından ve Avrupa bankalarından destek alabilmesi doğrultusunda tercihli ödemeler için uygun hale getirdi. Bütün bunlar Türkiye için çok hayırlı gelişmeler. Zira gelecekte iç talepteki artışa paralel olarak Türkmen doğalgazının Türkiye’nin iç tüketimine verilmesi ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. Bu da Türkiye’nin Rusya’dan gelen doğalgaz ithalatına olan yüksek bağımlılığını azaltmasına imkân sağlayacak hayırlı bir sonuç doğuracak
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Şubat 2018 sayısında….