Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri canlandırması, Orta Asya, Hindistan ve Çin’e kadar uzanan “Avrasya eksenli” dış politikanın yeniden kuvvetlendirilmesi anlamına geliyor. Mimarlığını eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı başarısız “Komşularla Sıfır Sorun” politikasının yedeği niteliğindeki bu yaklaşım, Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk başbakan seçildiği dönemde de yer alıyordu.
Bu yaklaşım Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında Türk dış politikasına yeni bir eksen veren Turgut Özal’ın perspektifinin bir parçası olarak görülebilir. Özal’ın ölümünün ardından, Türkiye’nin Orta Asya cumhuriyetleriyle ilişkisi özellikle dil ve kültür işbirliği yanında, başta altyapı yatırımları olmak üzere ekonomik ilişkilere yoğunlaştı.
Doksanlı yılların sonunda Türkiye koalisyon hükümeti tarafından yönetilirken, iç politikadaki istikrarsızlık Türk dış politikasının Orta Asya yaklaşımının zayıflamasına neden oldu. Ancak bugün, Rus-Türk işbirliğinin Orta Asya’daki Çin etkisinin önünü alma çabası yadsınamaz. Orta Asya cumhuriyetleri genel olarak bu yaklaşımı olumlu karşılarken, asıl konuyu hangi alanlarda ortak işbirliği yapılacağını belirlemek oluşturuyor.
Özal’ın dinamik ve bayındır Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) vizyonu hayata geçirilemedi. Çünkü örgüte üye ülkelerin gerçek bir özgürlüğü yoktu; “sert güç”, bölgede “yumuşak güç”ün üzerinde hakim konumdaydı. Buna karşılık bölgede varlığını koruyan tek unsur Hazar Denizi enerji kaynakları çevresinde Türk-Amerikan işbirliğiydi. Bu nedenle, Türkiye’nin Azerbaycan ile olan ilişkileri bu dönemde zayıflamadı.
Devamı Derin Ekonomi Eylül 2016 sayısında …0