Yazıyı kaleme aldığımız Eylül ayının şu son günlerinde TL’deki değer kaybı halen devam etmektedir. 7.70’e varan USD/TL ve 9’a varan AVRO/TL fiyatlamasına gelmeden evvel çok değil Haziran ve Temmuz aylarına 6.8 demir atan bir USD kuruna sahiptik.
NE OLDU DA BÖYLE OLDU?
Ulus devletlerin küreselciler ile savaşının neticesi olan salgından temel beklenti dünya ülkelerinde infial yaratmak, ulus devlete güveni zedelemek ve sosyal huzursuzluğu arttırmaktır. Sosyal yapıda huzursuzluğu ve yokluğu getirmek ise ekonomi çarklarını bozmak ile sağlanabilecek bir husustur. Zira ekonomilere salgının getirmiş olduğu yük pek fazladır. Devlet tarafında artan sağlık giderlerinden tutun da kısmi çalışma için yapılan ödemelere ve bir sürü teşviklere kadar giderler artış gösterdi. Buna ek olarak beyan olunan ve tahsil olunamayan vergilerden tutun da ülkenin kapanmasının ekonomi üzerine getirdiği küçülme etkisi nedeniyle vergi gelirlerinde düşüşe kadar sayılamayacak yükler ulus devletlerin karşısına hiza aldı.
Şartları zorlayan ulus devletlerin ise temel amacı ekonominin salgın evvelinde olduğu haliyle salgın sonrasına bir şekilde ulaştırılmasıdır. Bu noktada ekonominin amacı istihdam sağlamaktır. İşsizliğin artması ise küreselcilerin temel amacı olan sosyal infial yaratmanın zemini hazırlayacaktır.
TÜRKIYE’YE SUNULUN REÇETE: FAIZI YÜKSELT VE CARI AÇIĞI DÜŞÜR
İşsizlik konusunu bir anlığına kenara bırakalım. Şimdi teklif olunan formüle bir göz atalım. Uluslararası kurumlar ve onların değnekçileri vasıtasıyla Türkiye’ye sunulan ilk konu başlığı faizin neredeyse ikiye katlanacağı seviyede bir artıştır. Velev ki bu artış yapıldı. Bu artışın neticesinde veya beklenen amaç TL’nin değer kaybına son verip hatta değer kazanmasıdır. Zira faizi yüksek olan para birimine yabancı talebi artacak, kısa vadeli fonlar vasıtasıyla borsaya, devlet tahviline talep artacak. Peki sonra; giren yabancı paranın TL’ye dönmesi neticesinde TL talebi artacak ve TL değer kazanacak.
Devamı Z Raporu Ekim 2020 sayısında …