26 Şubat’ta Yunanistan’da iki trenin kafa kafaya çarpışması sonucu meydana gelen ve 57 kişinin ölümüyle sonuçlanan tren kazası, hizmet ettiği vatandaşlara saygı duymayan, sorunlu ve sıkıntılı kamu sektörü sorununu yeniden gündeme taşıdı. Yıllardır dönem dönem ya afetlerin meydana gelmesindeki ya da onlarla başa çıkılmasındaki insan ihmalinden kaynaklanan felaketler, siyasi sistemden ve çoğunlukla hem yönetim, hem de birlik düzeyinde siyasi olarak atananlar tarafından yönetilen kamu sektöründen kendi güvenliğine yönelik daha fazla saygı bekleyen halkı kızdırdı.
Bugünün bölgesel ve küresel bağlamında yaşanan 26 Şubat felaketi elbette ulusal bir trajediden çok daha fazlasıdır. Tıpkı 6 Şubat’ta Türkiye’yi sarsan iki ölümcül deprem gibi, tren kazası da dünyanın dört bir yanında birçok kişinin duyarlılık gösterdiği bir facia oldu. Nitekim Türk halkı ve Türk hükümeti, yardımını ve desteğini açıklayan ilk ülkelerden biri olurken, Yunan halkı ve hükümeti de Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu anda maddi ve manevi destek için seferber oldu. İster doğanın gücü, ister insan hatası nedeniyle kitlesel insan ölümlerine yol açan afetler öfke uyandırarak toplumun gözünü açar. Toplumsal öfkenin büyük bir kısmı, doğal afetlerin etkilerinin en aza indirilmesi veya sonuçlarının yönetilmesi sorumluluğu açısından siyasi güçlere ve devlet kurumlarına yöneliktir. Böyle bir siyasi bağlam hem Türkiye’de, hem de Yunanistan’da, neredeyse aynı anda depremler ve tren kazası sonrasında belirgin hale geldi. Halka daha iyi hizmet verilmesi ve insanların daha iyi korunması için liderlerin ve kurumların afetler sonrası acil ihtiyaçları karşılamasının gerekliliğine, yeniden yapılanmaya ve kurumsal değişikliklere odaklanma ihtiyacı bugünlerde her iki ülkede de apaçık ortadadır. Elbette, iyi yönetişim uygulamalarının benimsenmesi için siyasi güçlerin rolüne ve etkinliğine yapılan bu vurgu, şu anda seçim döneminde olan her iki ülke için de artmıştır.
Devamı Z Raporu Nisan 2023 sayısında…