Her yıl olduğu gibi yine umut ve beklentilerle yeni bir yıla giriyor olsak da, yıl başında aldığımız kararları yılın geri kalan kısmında hayata geçirip geçiremeyeceğimiz belli değil. Bir süredir, son yıllarda yeni yıla dair beklentilerimi neden gerçekleştiremediğimi düşünüyorum. Bu bir tür orta yaş bunalımı mı? Gerçekçi ve somut hedefler koyamamak mı? Sıradan olana duyulan ilgisizlik mi? Cevap, elbette bunların hiçbiri değil. Daha çok, dünyamızı ve yaşam tarzımızı tanımlama ve kontrol etme konusundaki artan veya algılanan yetersizliğimizle ilgili olabilir. Büyük ölçüde insan müdahalelerinin ve etkileşimlerinin neden olduğu dış kaynaklı olaylar ve gelişmeler, geleceğin bizim için ne getireceği konusunda tahminlerde bulunmamızı sağlıyor. Bunlar bir yandan tetikte olmamızı sağlarken, bir yandan da belirsizlik korkusunu içimize her zamankinden daha fazla yerleştiriyor.
Yaklaşmakta olan bir felaket hissi ve hayatımın kontrolünü yeniden kazanabilme arasında gidip geliyorum. İçimdeki gücü ve kendimi özgür bırakarak yıldızlara ulaşmam için doğru rüzgârı bulmaya çalışırken, kendimi yıldızlara ulaşması için salınan, ancak bir ağacın dallarına veya başka engellere takılmış renkli bir uçan balon demeti olarak hayal ediyor ya da sonunda çabalamaktan yorulduğumu ve coşkumun ve yaşama sevincimin tükendiğini hissediyorum.
Koronavirüsün başta Delta, şimdi de Omicron olmak üzere birçok varyantı ile devam etmesi, bizlere salgının hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımız üzerindeki çok yönlü olumsuz etkilerini hatırlatıyor. Aşı yaptıran kişi sayısının hala çok yüksek olmaması ve virüsten korunma tedbirlerinin gevşetilmiş olması, seyahat dahil olmak üzere pek çok alanda yeni kısıtlamalara yol açarak, salgın öncesi zamanlarda olduğu gibi yakınlarımızla ve arkadaşlarımızla görüşme keyfimizi etkiliyor. Ne yazık ki, Mart 2022’de iki yılı geride bırakmış olacak olan salgın, bizlere hala sosyal mesafeyi koruma ihtiyacı ile muhataplarımızın sıcaklığını hissetme; tokalaşma ve hatta sarılma ile yumruk yumruğa veya dirsek dirseğe tokalaşma; her daim maske takmak zorunda olma ve hiçbir zaman maske takmak istememe arasındaki kafa karışıklığımızı sürdürüyor. Derslerde maske takmak zorunda olduğumuzdan, hayatlarımızın elimizden alınmasının hüznü gözlerimizden okunuyor. Öğrencilerime hepimizin birer maskeli haydut olduğumuzu söylüyorum.
Devamı Z Raporu Ocak 2022 sayısında…