Yatırımda yeterli öz kaynağa sahip olmayan ekonomiler için en büyük risk finansman maliyetidir. Faizlerin yüksek olduğu dönemlerde “paradan para kazanma” öne çıkınca büyüme ve istihdam daralır. Üretim çarkını döndürmekte zorlanan işletmeler, yatırımları kısarak çalışan sayısını azaltmaya gider. Bunu daha önce defalarca tecrübe ettik. Ancak son 2 yılda Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması Türkiye’yi bu riskten uzak tuttu. Şimdi KKM’den çıkış stratejisinin kime yarayacağını, kime zarar vereceğini yaşayarak göreceğiz.
Türkiye; yatırım, istihdam ve büyüme için yeterince öz kaynağa maalesef sahip değil. Her şeye rağmen büyüme kaydetmesi gerektiren bir ekonomi için finansman açığını kapatmanın maliyeti var elbette. Bu zorunlu durum, faizin yüksek olduğu dönemlerde hem işletmelerin hem de bireysel yatırımcıların kesesini daha fazla aşındırıyor. Çünkü alın terinin sömürüldüğü yüksek faizli dönemler, paradan para kazananların el ovuşturduğu zamanlardır. Üretmek için dökülen alın terine rantçının elindeki parasıyla, külfete katlanmadan nimete ortak olması çok acı verici. Böyle dönemlerde, ülkedeki katma değer pastasından kimin ne kadar pay alacağı çok önemli. Ekonomi yönetimlerinin en büyük sınavı da bu bıçak sırtı pozisyonda başarılı bir yönetim sergileme çabası olsa gerek.
Bu anlamda Aralık 2021’de başlatılan KKM uygulaması; hem sıkışan para piyasaları için önemli bir çıkış kapısı oldu hem de işletmelerin sırtındaki faiz küfesini hafifletti. Yaklaşık 2 yıldır devam eden uygulama, 3,4 trilyon TL’lik mevduatın bankacılık sisteminde uzun vadelerle park etmesini sağladı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre; KKM hesaplarındaki paranın toplamı, 18 Ağustos 2023 tarihi itibariyle 3 trilyon 407 milyar TL ile zirve yaptı.
Devamı Z Raporu Ekim 2023 sayısında…